Prostat kanserinin erkeklerde prostat bezinde oluşan kötü huylu hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasıyla ortaya çıkan bir kanser türü olduğunu dile getiren İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi’nden Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Hüseyin Cihan Demirel, Prostat Kanseri Farkındalık Günü dolayısıyla uyarılarda bulundu.
Prostatın erkek üreme sisteminin bir parçası olup, mesanenin hemen altında bulunduğunu ve idrarın dışarı atılmasını sağlayan üretrayı çevreleyen bir organ olduğunu ifade eden Doç. Dr. Hüseyin Cihan Demirel, prostat kanserinin çoğu zaman yavaş ilerlediğini ve erken evrelerinde belirti vermeyebildiğini söyledi.
“Türkiye’de görülme oranı arttı”
Türkiye’de prostat kanserinin erkekler arasında en sık görülen kanser türlerinden biri olduğunun altını çizen Doç. Dr. Demirel, “Her yıl binlerce yeni vaka tespit edilmektedir. Son yıllarda prostat kanseri vakalarında artış yaşanmaktadır. Bu artışın sebepleri arasında toplumun yaşlanması, sağlık hizmetlerine erişimin artması ve farkındalığın yükselmesi sayılabilir. Ayrıca PSA testlerinin daha yaygın bir şekilde kullanılması da erken teşhis oranlarını artırmıştır” diye konuştu.
“50 yaş ve üzeri risk altında”
Prostat kanserinin özellikle 50 yaş üzeri erkeklerde daha sık görüldüğüne dikkat çeken Doç. Dr. Demirel, “Ancak 65 yaş ve üzeri erkeklerde risk daha da artar. Bu yaş grubundaki erkeklerde prostat kanseri, daha agresif seyredebilir. Genç yaşlarda prostat kanseri görülme olasılığı düşük olmakla birlikte, genetik yatkınlığı olan kişilerde daha erken yaşlarda da görülebilir. Nadiren de olsa genç yaşlarda da prostat kanseri görülebilir. Genellikle ailede prostat kanseri öyküsü olan veya genetik mutasyon taşıyan genç erkekler bu kanser türüne daha erken yaşlarda yakalanabilir” ifadelerini kullandı.
“Prostat kanseri belirtileri”
Prostat kanseri genellikle erken evrelerinde belirgin belirtiler göstermese de, ilerleyen evrelerde idrar yaparken zorluk veya zayıf idrar akışı, idrar sırasında yanma veya ağrı, idrarda kan görülmesi, sırt, kalça veya pelvik bölgede ağrı, ejakülasyon sırasında ağrı, idrar kaçırma ve kemik ağrıları (kanserin metastaz yapması durumunda) gibi belirtilerin ortaya çıkabileceğini dile getiren Doç. Dr. Hüseyin Cihan Demirel, bu belirtilerin bazılarının prostat kanseri dışındaki durumlarla da ilişkili olabileceğini, bu nedenle bu belirtileri fark eden kişilerin mutlaka bir doktora başvurması gerektiğini belirtti.
“Risk faktörlerine dikkat edilmeli”
Prostat kanserinin kesin nedenleri tam olarak bilinmese de bazı risk faktörleri olduğunu işaret eden Doç. Dr. Demirel, bunları şöyle sıraladı:
“Yaş: Prostat kanseri genellikle 50 yaş ve üzeri erkeklerde daha sık görülür.
Aile geçmişi: Ailede prostat kanseri öyküsü olan erkeklerin bu kansere yakalanma riski daha yüksektir.
Genetik faktörler: BRCA1 ve BRCA2 genlerinde mutasyonlar prostat kanseri riskini artırabilir.
Hormonlar: Yüksek testosteron seviyeleri gizli kalmış prostat kanserinin daha agresif seyretmesine yol açabilir.
Yaşam tarzı: Sigara, sağlıksız beslenme ve hareketsiz bir yaşam tarzı prostat kanseri riskini artıran faktörlerdir.”
“Tanı 4 farklı yöntemle konulabilir”
Prostat kanserinde erken tanının yaşam kurtaran önemli bir faktör olduğunun altını çizen Doç. Dr. Demirel, prostat kanseri genellikle aşağıdaki yöntemlerle teşhis edilebileceğini belirtti:
“PSA testi (Prostat Spesifik Antijen): Kan testinde PSA seviyesinin yüksek olması prostat kanseri olasılığını işaret edebilir. Parmakla rektal muayene (PRM): Doktor, parmakla prostatı kontrol ederek anormal büyüme olup olmadığını değerlendirir. Görüntüleme yöntemleri: MRI ve ultrason gibi yöntemler, tümörün boyutunu ve yayılımını tespit etmek için kullanılır. Ayrıca PSMA-PET ve kemik sintigrafisi gibi yöntemlerle de uzak organ ve kemik metastazları araştırılır.
Biyopsi: Prostat dokusundan standart yöntemle veya hedefe yönelik örnekler alınarak mikroskop altında incelenir ve kanserli doku olup olmadığı araştırılır. ”
“Erken teşhiste hayatta kalma oranı yüksek”
Prostat kanserinin genellikle yavaş ilerleyen bir kanser türü olduğunu ve birçok hastanın teşhis konulduktan sonra uzun yıllar yaşamaya devam ettiğine dikkat çeken Doç. Dr. Demirel, “Erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilme ve hastanın tamamen sağlıklı yaşama oranı oldukça yüksektir. Ancak metastaz yapmış ileri evre prostat kanseri, daha yüksek ölüm oranlarına sahip olabilir. Genel olarak prostat kanseri, erkeklerde en sık görülen ikinci kanser olmasına rağmen, ölüm oranları diğer bazı kanser türlerine göre daha düşüktür” şeklinde konuştu.
“En sık kullanılan tedavi şekilleri”
Prostat kanserinin tedavisinin kanserin evresine, hastanın genel sağlık durumuna ve yaşına göre değişiklik gösterdiğini ve her hasta için uygun tedavi yönteminin doktor tarafından kişiselleştirildiğini ifade eden Doç. Dr. Demirel, sık kullanılan tedavi yöntemleri hakkında şu bilgileri paylaştı:
“Aktif izlem: Erken evredeki ve yavaş ilerleyen kanserlerde tedavi yerine düzenli izleme tercih edilebilir.
Fokal Terapi: Sadece prostatın içindeki kanserli dokunun çeşitli yöntemlerle tedavi edildiği bir tedavi yöntemidir.
Cerrahi: Prostatın tamamen çıkarıldığı radikal prostatektomi, yaygın bir tedavi yöntemidir. Radyoterapi: Tümör bölgesine radyasyon uygulanarak kanser hücrelerinin öldürülmesi sağlanır. Hormon tedavisi: Kanserin büyümesini tetikleyen hormonlar baskılanır.
Kemoterapi: İleri evre kanserlerde, kanserin yayılmasını önlemek amacıyla ilaç tedavisi uygulanır.”
“Prostat kanserinde beslenmeye özen gösterilmeli”
Prostat kanseri teşhisi konan kişiler için sağlıklı ve dengeli bir diyet önemli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Demirel, tedavi sürecini destekleyebilecek şu önerilerde bulundu:
“Sebze ve meyve tüketimi: Özellikle domates, brokoli gibi antioksidan açısından zengin gıdalar önerilir.
Lifli besinler: Tam tahıllı ürünler ve baklagiller sindirimi kolaylaştırır.
Yağ tüketimi: Kırmızı et ve doymuş yağların azaltılması önerilir. Omega-3 yağ asitleri açısından zengin besinler tercih edilmelidir.
Süt ürünleri: Fazla miktarda süt ürünleri tüketiminin prostat kanseri riskini artırabileceği bazı çalışmalarla gösterilmiştir. Bu nedenle bu ürünler dengeli tüketilmelidir.”