Narin Güran. Bir isim, bir hayat, bir umut... Artık olmayan bir umut. Onu koruyamadık. Türkiye’de her gün yaşanan acıların bir sembolü haline geldi Narin. Çocuk ölümleri, istismar ve şiddet haberleri ile kanıksadığımız bu vahşet sarmalında, maalesef Narin’i de kaybettik.
Sürekli hale gelen çocuk istismarı ve ölümleri kadın katliamların her gün artarak devam etmesi, gerekli yasa ve düzenlemelerin uygulanmaması özellikle, Ortadoğu coğrafyasında ses çıkaramayan kadınlar, anneler ve çocuklar.Yargı diyoruz, adalet diyoruz, yasa diyoruz ve Birleşmiş Milletlere göre çocuk hakları var diyoruz. Nerede haklar?
Nerede Vicdanlarımız?
Çocukları kötülüklerden, yanlıştan korumamız gerektiğini bilirken ya da vicdanlı olmanın yollarını gösterirken , aslında en büyük vicdansızlığı en büyük kötülüğü insanoğlu olarak bizler yapıyoruz. Sokaktaki köpeklerin ötanazi yoluyla öldürülmesi için ‘köpek yasası’ getiren devlet ve kurumları istismar edenlere, aile içeresinde amcası tarafından katledilen Narin için, hatta annesi ve üvey babası tarafından istismara uğradıktan sonra, ölüme terk edilen 2 yaşındaki Sıla Bebek için neden en ağır yaptırımları uygulamıyor.
Yaklaşık 10 gündür ülke gündeminden düşmeyen Narin’ in ölümü hepimizde ciddi sarsıntılar yarattı, onun katledilmesinin üzüntüsünü derinden yaşarken, 2 yaşındaki Sıla Bebek istismar edilerek katledildi.Narin Güran ve Sıla Bebek üzerinden bunları yazarken sadece onlar değil; katledilen, istismar edilen, polis kurşunuyla öldürülen, kaçırılan, eğitiminden yoksun bırakılan, çocuk yaşta evlendirilen, oyunlarından mahrum bırakılan aile baskısı ve geleneksel normlar içerisine sıkıştırılmış, savunmasız bırakılmış, susturulmuş, korkuyla büyütülmüş bütün çocuklara büyük bir vicdan borçluyuz.
Türkiye’de istismar ve çocuk ölümlerinde kamuoyunda büyük yankı uyandıran örneklerden sadece birkaçı ise şöyle;
*Leyla Aydemir (Ağrı, 2018): 4 yaşındaki Leyla, kaybolduktan günler sonra cansız bedeni bulundu. Amcası ve aile bireyleri tarafından istismar edilerek öldürüldü.
*Eylül Yağlıkara (Ankara, 2018): 8 yaşındaki Eylül, cinsel istismara uğradıktan sonra öldürüldü.
*Berfin Baş (Dersim, 2021): Ailesi tarafından ihmal edilen ve kötü muamele gören 6 yaşındaki Berfin, uzun süre aç bırakılıp istismara maruz kaldıktan sonra hayatını kaybetti.
*Ceylan Karavil (Batman, 2019): Üvey babası tarafından sistematik şiddete ve istismara uğrayan Ceylan, 6 yaşında hayatını kaybetti.
*Alperen Sakin (İzmir, 2017): Kreş aracında unutulan 3 yaşındaki Alperen, ihmaller zinciri sonucu sıcak çarpmasından öldü.
*Berkin Elvan (İstanbul, 2013): Gezi Parkı protestoları sırasında polisin attığı gaz fişeği sonucu başından yaralanan 15 yaşındaki Berkin, 269 gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybetti.
*Uğur Kaymaz (Mardin, 2004): 12 yaşındaki Uğur, babasıyla birlikte polis tarafından evinin önünde vurularak öldürüldü. Vücuduna 13 kurşun isabet etti.
*Ceylan Önkol (Diyarbakır, 2009): 12 yaşındaki Ceylan, hayvanlarını otlatırken bir patlama sonucu öldü. Patlamanın askeri mühimmat kaynaklı olduğu iddia edildi.
*Nihat Kazanhan (Cizre, 2015): 12 yaşındaki Nihat, polis tarafından başından vurularak öldürüldü.
Bunlar sadece bir takım örnekler ve sayılamayan daha nicesi ve niceleri var…
Çocukların Güvenliğini Kimlere Teslim Edeceğiz?
Takvimler 2016 yılını gösterirken AKP’ye yakınlığıyla bilinen Ensar Vakfında, 45 erkek öğrenciye tecavüz edilmesi ve tecavüzün belgelenmesi, ülkede çocukların güvenliğine karşı olan tedirginliği daha da arttırdı. Dönemin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu,“Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” demişti. Ülkenin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, istismarın ve yaşanan tecavüz vakasını ‘bir kereden birşey olmaz’ sözleriyle normalize etmişti. Gerisini düşünemiyoruz bile..
Bakan bu sözler söylendikten sonra, ülkede yer yerinden oynamalıydı fakat bizler 2-3 gün gündemimize aldıktan sonra, unuttuk ve herkes günlük hayatına devam etti.
Sustuk ses olmalıydık. Ülkenin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı istismarı ve tecavüzcüleri savunarak onların yolunu açarken, şiddet ve istismar failleri artarak çocuklara ve kadınlara karşı sözde güç ! göstermeye devam ettiler. En kötüsü de faillerin hiçbir ceza almaması ve adaletin aslında hiçbir zaman sağlanmaması, sağlanamaması...
"Adalet" Sözü Boşluğa Karışıyor
Adalet... Yıllardır bu kelimeyi o kadar çok kullanıyoruz ki içini boşalttık adeta. Narin'in katillerine ceza verildiğinde adalet yerini bulmuş olacak mı? Ya da istismarcılara verilen cezalar, onları durduracak mı? Gerçek adalet, yalnızca faillerin ceza alması değil; çocukların bir daha asla böyle olaylarla karşılaşmaması için önlemlerin alınmasıdır. İstismarın önlenmesi için sağlam bir sistem kurulması, çocuklarımızın güvenli büyüyebileceği bir ülke inşa edilmesidir. Ne yazık ki, o noktada olmadık, olamıyoruz.
Narin Güran’ı kaybettik. Ama başka çocukları kaybetmek istemiyorsak, artık ciddi adımlar atmak zorundayız. Toplumun her kesiminde çocukların güvenliği için yeni yasalar, daha etkili denetim mekanizmaları ve daha güçlü bir sosyal bilinç oluşturmamız şart. Bu sorunu sadece ailelerin ya da devletin değil, hepimizin sorunu olarak görmeliyiz.
‘Sessiz Kalmayın’ Diyoruz Milyon Kere Ama Ne Değişiyor?
Bu olaya sadece üzüldük ve sonra da unuttuk diyorsak, vicdanlarımızı yitirmişiz demektir. Bizden başka kimse çocuklarımızı koruyamaz. Yasaların yaptırım gücü önemli ama toplumsal farkındalık olmadan hiçbir yasa tek başına çocuklarımızı koruyamaz. İstismar ve şiddete karşı, daha fazla ses çıkarmalıyız.
Narin’in anısı, onun gibi istismara uğrayan, şiddet gören ve öldürülen tüm çocukların anıları, unutulmamalı.Eğer bu yazıyı okuyan biri bile harekete geçerse, vicdanlarımızı bir nebze de olsa kurtarabiliriz. Çünkü bu ülkenin, dünyanın, çocukların hayatlarını kurtaracak vicdanlı insanlara ihtiyacı var.
YASALAR YOK HÜKMÜNDEYKEN YAPILACAK EN ÖNEMLİ VE EN TEPKİLİ ADIM İSE, ÇOCUKLARA DOKUNULMAZLIK VERİLMESİ…